BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

19 Ağustos 2010 Perşembe

Aksis Mundi



kafiyesiz aşk bu
kırık-dökük bir sevda
duygularım toslamış buz dağına
cemreleri unuttum
düşlerim kar altında
korkular kiralıyorum buz çölünde
yürüyorum, gecenin düğümlendiği yere
menzil ırak şimdilerde, yolculuk yakın
darbe ağır, yara derin gönülde
cenaze sularında yunuyor umutlarım
bugünlerde farklı esiyor kavak yelleri serde
ay çiçekleri hüzne çeviriyor yüzünü
bir matem kokusu taşıyor gecelerden
heykeller dikiyorum tunçlaşmış bekleyişlerden
bir şair resmediyorum sol göğsüne, dilimle
arzular kırbaçlanmış
zikzaklar çiziyor aklım dolambaçsız yollarda
bölündükçe büyüyor korkularım
üşüyorum

kafiyesiz aşk bu
dümen kırık, acılar fora
artık yazılmamış bir kaderdir rotam
kabir kokan dudaklarında
asılı kalmış yarınlar karanlık yıldızlara
keşişlemeden esince rüzgarlar
titriyorum gözlerine baktığımda
hislerim kıyam etmiş, ayakta
ne isyanlar yaşıyorum içimde, celali
bir tarafı eski, bir yüzü yeni
Madımak'ın “âh”ı yüklü sırtıma,
Başbağlar'ın figanı
vebali boynumdadır ölmüş kelebeklerin
bendedir soğuk gecelerin kavurduğu kaygılar
unuttum daha dün gördüğüm rüyaları
unutulmuşken görülmemiş rüyalarda
suçlusu benim karanlık gecelerin
acıktığımı hatırlıyorum aşka
ağıtları duyulduğunda doğmamış bebeklerin
açlığımı unutuyorum
bakidir susuzluğum sevda okyanusunda
yürüyorum, adı konulmamış belalara

kafiyesiz aşk bu
lirik bir yalan
çamurdan bir sevda
balçıktan zevk alan
çekiyor beni karabatak düşünceler
bilinmeyenin bilinmez bilgeliğine
zifafsız vuslatlar yaşıyorum, nikahsız ayrılıklar
mümteni hülyalar peşinde
boğuluyorum ter kokulu bir deryada
kepeklerim mahrem yerlerime merhem
sırtlanmışım dünyayı mehtapsız karanlıklarda
gidiyorum ölmüş gölgelerin izinden
can çekişen umutlarım heybemde
buruk bakıyor gözlerim azdıran güzelliğine
ayaklarım gamlı yürüyor bu ara
gamsız dolaşırken kanım damarlarımda
aksis mundi
yıkıldı gönlümün direği
düşmüyor dilimden isyan kokan dualar
tövbesiz günahlara dalıyorum sabaha kadar
Leyle-i Kadir’de
küçüldükçe büyüyorum gözümde
büyüdükçe küçülüyorum
aklım yorgun
yasaklar yorgan
vurgun yemişim en durgun sularda
en soğuk sularda kırka yükselmiş ateş
başlamış sayıklamalar
kışın...
temmuzda...
dökülüyor yapraklar...

kafiyesiz aşk bu
berzahta bir sual
düz yollarda yalpalayan bir sevda
biraz kör, biraz topal
kırık vuruyor notalara anılar
sarhoş olmuş makam-ı nihavent
yanık türkü dinlemekten
atığımdan beri aklımın pabuçlarını dama
çıplak gezinmekteyim Arnavut kaldırımlarında
peşindeyim her gördüğüm güzelin
derin bir kabus var Bosna sokaklarında
korkulu bir rüya
sıkışmış mengeneye tabirler
kurşun olmuş aydınlık, tutulmuş güneş
siyaha vurulmuşum beyaz lekelenince
içimde kekeme bir intizar
yelken açmışım şifasız yaralara
kanadı kırık inançlarım ısıtmıyor ruhumu
ne de sokak lambaları
uryan kalmışım pervane yalnızlığımda
vergisi fazla bu aşkın, diyeti ağır
yüreğim soğumuyor feryat cehenneminde
yanıyorum tam da üşüdüğüm yerde

kafiyesiz aşk bu
en karanlık sayfalarında tarihin
daha yakılmadan ateş
yazı icat edilmeden daha
zincirlemişim ruhumu deniz gözlerine
Kâlû Belâ’da
ismin dudaklarımda zikir
fikrim heyelan altında
zemheri bir ayazda susuyorum
“fırtına öncesi bir sukut bu”
mahşeri bir gürültü
unuttun mu? nadasa bıraktığım gün vuslatı, çoraktı yüreğin
yağmur duasına çıkmıştım ya hani..
hani kurban etmiştim ya kendi ellerimle kalbimi,
adağım sendin işte
senin için bağlamıştım çaputları iğde dallarına
sulamıştım nilüferleri
vuslat pınarında
yıkansın diyordum kor yürekler
heyhat! aksis mundi
sevgi yağmurlarından damıtılmış ateşlerde, donuyorum şimdi

kafiyesiz aşk bu
kifayetsiz bir sevda
eğiriyorum yumak olmuş karanlıkları
pusulasız kalmışım Araf’ta
dayanmış kapıma gece
nasır tutmuş bekleyişlerde hüzün
tek mevsim var zihnimde
bir parça kara kış, bir salkım yaz
hülasa sonbahar, hazan, güz
alaca bir sevda bu, alaca karanlıkta
birazcık gece, bir tutam gündüz
sözde ikramiye günü yarın bir busecik zamla
tarihi satın alacaktım yalanlardan
mecnuna aşk satacaktım pazarlıksız
yakamozlar altında
heyhat! aksis mundi
renklerimi kaybettim ararken ahengimi
rahmeti unuttu yağmur
gri bir lanet yağıyor şimdi
açmıyor eskisi gibi çiçekler
bazen “beden” oluyorum cennetten kovulan
İbrahim’e ateş, İsa’ya çarmıh
içimi gıdıklıyor şeytan
en zayıf yerlerimde arsız vesveseler
kalbim çivilenince aşka
kilitlenince zaman
kutsuyor beni vaftizci Yahya
kah kuyu oluyorum Yusuf’a, Kenan’da
miracım yarım
kah ikiye yarılıyor aklım
Akdeniz’de
Leyla’yı arıyorum şimdi Maria’yı kaybettiğim yerde
aksis mundi
sahi, bu aşkın redifi kimdi?

kafiyesiz aşk bu
sahici bir riya
eli kulağında bir ayrılık
vuslat uzlette artık
Eros sağır, Afrodit ama
bir veba havası var Olimpus’ta
şifa olmuyor yaralara şamanların dansı
aksis mundi, gün bu gün
umutlar yeşeriyor dağlarda
Tûr’u Musa’ya bıraktım dün, Zeytin’i İsa’ya
Atlantis’i arıyorum şimdi
yanımda gül kokulu bir yetim
göbeği kesiliyor alemin
bakir bir sevinç bu, tadılmamış bir haz
bağ bozumu ayrılıklar nöbette
ümitler beyaz bakıyor yasak meyvelere
Horasan’da, vakit hasat vakti
zevkleri sen topla diyorum, ıstırapları ben
Kabe’de ruh olayım
Akdeniz’de beden

kafiyesiz aşk bu
kurumuş bir papatya
su arıyor gönül kör kuyularda
bekçisi hani duyguların, zaptiyeleri nerde?
yaktım tüm anızlarını hislerimin
talan olmuş sevdaların peşinde
körkütük sarhoşluk bu
zonkluyor kasıklarımda en ayıp duygular
sıkıştırıyor göğsümü gölgesiz bir heyecan
girdap olmuş çekiyor beni derinliklere
kükredikçe kükrüyor kamçılanan arzular
Akdeniz’de
aksis mundi
Hermes’te kim
tercümanım İdris benim
lanetler okuyorum Ben-i İsrail’e, İsmail’in dilinden
bir cümle dolaşıyor hançeremde
dilimde öfkeli türküler
lodos, poyraz, alize
acı esiyor yeller acımaz dediğim yerleri acıtarak
buram buram yas kokuyor caddeler
sokakların en yakın arkadaşı ölüm
Beyt-i Lahim’de
tekbir, isyan, şehadet, küfür
fecir vakti fucûr
kan çekiliyor damarlarımdan hokkalara
kırmızı bir ayrılık bu, kırmızı bir dumur
Kerbelâyı kırmızı besteliyor nabzım
sol fa sol la
kanımda kardeş yarası
bir yanda oğlum bir yanda kızım
ağlıyorum
Maçin’de kaybettiğim kimliği, Akdeniz’de arıyorum şimdi
köprüleri yaktığımdan beri anılarımla
boşadığımdan beri hayallerimi
soruyorum
sahi, redifi kimdi bu aşkın?
nerede aksis mundi?

2004


* Aksis Mundi: 'Dünyanın direği' demektir. Özellikle Romen din tarihçisi M. Eliade tarafından kullanılan anlam içeriğine göre bu kavram, 'her inananın dünyanın merkezinde yaşama arzusunu' dile getirir. Esasen bu arzudan dolayı da farklı inançlar kendilerine göre farklı merkezler oluştururlar. İnanan insan dünyanın merkezinde yaşamak ve gök ile yer arasındaki bağlantının kurulduğu yerde bulunmak ister.


Hayal: Kültür-Sanat-Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık 2005, Sayı: 15, s. 19-22.

Asım Yapıcı

0 yorum: