artık gerçekten tedirginlik duymaya başladım:
arsız bir iç kanama- nereden kanıyor ola ki umarsızca böylesine?
kum saati devriliyor ve şu ana dek biriktirdiklerim, biriktireceklerime karışıyor;
ve kan sinsice yayılıyor ahşap zemin üzerinde-
fazla uzağa gitmiş olamazlar, küller hala sıcak.
boğazımdan göğüs kafesime doğru ağır ağır akan yumru:
ne zaman sızdın içime? patlaklarımı henüz sıvamıştım halbuki.
giyotine, buz gibi, dayadığım ipten boynum:
ne vakit inceldin böylesine?
bu gece herşey resmen, ve kısmen olan tek şey belirsizlik.
gece: zincirleme karanlık.
gece: teksir kokulu camdan yapboz-
tut ağzımdan düşen yıldızı.
Yılmaksızın çünkü, ızdırap çekebilir
gündüz boyunca yarasa. Nasıl bir manayı defnetmişler Güneş’in içine de;
yaklaşabilmişler gize?
engel olmak güç aklımın yarılmasına- kırmızı bir uçurtmaya bağlı ipten boynum:
nereden biliyorsun ki-
içimdeki sirkte hiç trapezci yok ve hiçbir trampetin ikilemesi yetmiyor
iki cambazı bir ipte oynatmaya.
palyaçolara ibret niteliğinde acı bir ağıt:
adım joshua, itina ile planlanmış bir rastlantıyım.
22 Ekim 2009 Perşembe
Taze
Gönderen exileangel zaman: 03:24
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder