BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

21 Mart 2010 Pazar

Er Mektubu Gömülmüştür!

Beni bu hayatta yalnızca sen anladın sanırım
Kızıyorsun böyle klişe sözlere biliyorum da;
-Sen de yanlış anladın…

Beni rahatta dinle asker!

Çocuktuk daha, çar çöp her şey bizimdi
En ön sıralardan katıldığımız o mahşeri kavgalarda
Hak geçmesin diye bölüştüğümüz yumruklar
Şimdi birer hatıra olarak kaldılar muhtelif yerlerimizde
Yüreklerimiz hep tetikte, hiçbir sulh bize yetmedi
Kendimize has sevdalarımız vardı
Afili yalanlarımız sonra, kendimize dair
“Hayat, zaman alır…” diyordum sana her fırsatta
Yanıtlıyordun gülümseyerek “Birader çok geç bunun için!”
Kaç kere dedim sana “Bana birader deme…” ulan!
Didişir dururduk işte, bol promilli fikir çıkmazlarında
Rakı suya karışırdı, geceye sızardı usulcacık bir hüzün
“Gölgelerin öcü adına! Karanlık bende artık…” denen yıllar
Çocuktuk daha malum, çar çöp her şey bizimdi
Bir gün ben gittim ikimize de haber vermeden
Döndüğümde kimse yerinde yoktu, rakı haricinde
Ardından sen, geçmiş bir hesabı peşinen ödercesine
Firar edercesine hiçbirimizin anımsamadığı bir suçtan
Masaya bıraktın tüm o kapanmış defterleri
Çarpıp kapıları vefanın suratına, son sözlerimizi dahi terk ettin
Tek kalemde sildin yani, senin deyiminle!

Beni çek vur asker, ama helalleşmeden gitme bir daha!

O emir komuta hanedanlığı varlığını sürdürürken
Uygun adım ilerliyorsun mevsimlik ayak oyunlarında
Saçlarına paralel kar yağışıyla beraber
Gardı düşmüş o şehirde üşümeyi tekrar tanıyor
İliklerine sırasıyla bağımsızlıklarını veriyorsun mecburen
Gizli saklı oku beni Ejder, sakın enselenme!
Erketede beklet torun torbayı
Ranzanı cam kenarına yaklaştırdığında, buğuyu sevdiğin
Kederle komşuluğun anlaşılacaktır, zaaftır bu hainlerin nazarında
Dikkatli ol, ecel oralarda her daim fırsat kollayacaktır!

Adını söyle asker, adını haykır yüksek sesle
Künyeni oku Azrail’e, o da duysun!

Memnuniyetsiz takvimlerden, kararsız günlerden
Salise farkıyla yaşamı ıskalamaktan geldin
Islah olmaz derelerden geçtin tek tek
Güvenimizi kazanan dağlarda karda yürüyüp iz bırakmadın
Hayal kırıklıklarını bulutlara astın, -Stairway to heaven!
Cennetle cehennemin birbirine girdiği bir haritanın
Gözden uzak olmaya en müsait yerinde
Hiç de ırak değilsin gönülden
Şivesi kırık bir ağıt gibi uzanırken menzilinde
boylu boyunca Hakkâri…
Kuşatmış etrafını bin türlü hain siper
Misliyle cevap vereceksin düşman saflarına
Üzerine kurşun dökülmüş ne cüret, sıkı nişan al!
Allah esirgesin seni, Allah parmağında belirsin!
Siper et gövdeni, bu hayâsız akınların sonu zafer
Dirayetlisin sen, ihanetin de hakk’ından gelirsin!

Ne hazin, merhametini yarıya kadar indirmiş bir bayrak
Ne acı, vatan bilincinden isabet almış bir miğfer!
Akan kanına kantaşı yetirilemeyen öfke doğumları, ne beter
Evvelce göbek bağı kesilip ismi konmuş
Hepimize yetecek denli sınırsız ütopyamızda
Ne mutlu;
Ne mutlu dostum diyene, diyebilene…

Tüm bu yaralar sahici değil, sahiden değil biliyorsun
Ejder, a benim çocukluğuma omuz vermiş dostum
Mevla’m seni asıl yarana, yârine kavuştursun!

Özgür Gümüşsoy

0 yorum: