BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

31 Aralık 2009 Perşembe

OZA

Sıkıntılı, yorgun ve bitkin, bir gece yarısı tam çekilme vakti denizin,

Tuttum yaratıcılığı övdüm,
Oza'dan söz ettim dostlarıma.
Birden bir kuzgun belirdi, kesti yarıda sözümü;
Çakmak çakmaktı gözleri ve korkunç kara,
Dedi kuzgun: "Kim ipler be bunları."
"Ey kuş'" diye bağırdım, "İnan yıkıyor beni senin


bir insan yerine kuş olman.
Katılsaydın bu mutlu işte bize
Katılsaydın ikiye bölmeye yeryüzünü."
Dedi kuzgun: "Kim ipler be bunları!"
"Neler olmazdın, düşün birkez, büyük akıl hocası,
deneyci ve makinaların tanrısı.
Tunç içinde yaşardın ey büyük yaratıcı,
gözbebeği dünyanın düşün bu yüce şansı!"
Dedi kuzgun: "Kim ipler be bunları!"

"Dev makinalar yapardın, kurardın demokrasiyi
ne güzel işlerdi ya hani!
Kurtarırdın gereksiz kral ve kraliçelerden dünyayı
yok edip o fosilleri..."
"Ya da bir gün" dedim,
"uzaklarda ufacık bir kulüben olurdu da
incecik parmaklarıyla kirazlar yedirirdi bir kız sana.
Öylesine bir yer, övgüden, yergiden uzak..."
Dedi kuzgun: "Gel bırak budalalığı,
sensin, varsa eğer yeryüzünün tek tutsağı.
Özgürsün, ama yok özgürlüğün
özgür görünsende şimdi.
Yarışa kalkmışsın son hızla, o güçlü arabayla, ama
bak direksiyonun yok ki!
Oza, Roza ya da bilmem kim yosması
-Ve bütün bu değişimler ne baş belası.
Toz, toprak, çamur olacaklar günün birinde.
Yaşam kısa, öyleyse kim ipler be bunları!"

Nasıl anlatabilirim şu şom ağızlıya
Yalnızca ilençli sözlere açık olmadığını ağzımızın
Capcanlı dudaklarımızın güzelim dudaklara
Ve serin sularına da değeceğini bir ırmağın?

Yaşamak ne büyük bir mucize
Ama nasıl anlatırsın bunu yaşamasızın birine?

Belki anlatırsın, ama kim ipler bunları be!




Andrey Voznesenski

0 yorum: