BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

3 Temmuz 2009 Cuma

YAZI KİLERİ../...y.o

Bazı insanların varlıkla yokluk , ölümle yaşam arasındaki milimetrelik kulvarda yürüyüşlerine tanıklık ediyorum son zamanlarda. Yaşasalar olmuyor, yaşamasalar olmuyor; yazla kış arasında sıkışmış sonbahar gibiler. İyiyle kötüyü aynı ekmeğin parçasında yaşıyorlar… “Var” deseniz “yok”lar “yok” deseniz “var” gibiler. Sanki Leonardo da Vinci tablosundalar. Fakat her şeye rağmen yine de Dostoyevski’nin “kendi idam Sahnesi”nden çıkmış gibiler; ölümcül yaşıyorlar ama hayata yeni başlamış gibiler. Tıpkı Dostoyevski…Ünlü yazar çar’ın baskı döneminde arkadaşlarıyla bir grup kurmuştu. Yakalandığında 28 yaşındaydı ve idam isteğiyle yargılandı. Mahkemenin sonucunu beklerken hücresinden alındı. Ölüm kararı yüzüne okundu. Ve papaz günah çıkarttırdı. Gözleri kapalı bir direğe bağlanıp müfreze karşısına geçirildiğinde ölümün soğuk nefesini hissetti.. “Ateş” komutunu beklerken, bir anda her şey değişti ve gerçek karar okundu kendisine. Çünkü mahkeme aslında 8 yıl hapis cezası vermiş. Çar bunu dört yıla indirmişti; ama ona ders olsun diye böyle bir gösteri planlanmıştı. Dostoyevski böylece ilk kez “ölüm”le tanıştı fakat bu oyunda asıl keşfettiği şey “yaşam” dı. Stefan Zweig’in anlattığına göre, ünlü yazar 4 yıl sonra yaralı parmaklarından zincirleri çıkardıkları zaman sağlığı bozulmuş, şöhreti uçup gitmişti ama kırık dökük bedeninden her zamankinden daha parlak fışkıran tek bir şey vardı: yaşama sevinci…
Bu tür durumları en iyi anlatan cümlenin Nietzsche’ye ait olduğu söylenir: “Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar”.
İşte böyle bir şeydir ki, benim son zamanlarda tanıdığım insanlar da hayatın penceresindeler. Ve tıpkı Leonardo da Vinci ‘nin “son akşam yemeği” nde gibiler. Paulo Coelho,nun anlattığına göre hikaye şöyledir:“Leonardo da Vinci “son akşam yemeği” isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı… ‘iyi’yi İsa’nın bedeninde, ‘kötü’yü de İsa’nın arkadaşı olan Yahuda’nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı… Resmi yarım bırakıp bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti. Sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan üç yıl geçti. ‘son akşam yemeği’ neredeyse tamamlanmıştı ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı…Ünlü ressamın çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için sıkıştırmaya başladı. Bunu üzerine da Vinci günlerce aradıktan sonra ‘vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam’ buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı. Leonardo yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Adam yaşadıklarını anlatıyordu, Leonardo da Vinci adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resmediyordu… Ünlü ressam işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve da Vinci’nin yaptığı muhteşem duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle ‘ Ben bu resmi daha önce gördüm’ dedi. ‘ Ne zaman ?’ diye sordu Leonardo da Vinci, şaşırmıştı. Adam ‘üç yıl önce’ dedi ve devam etti: elimde avucumda olanı kaybetmeden önce. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum, pek çok hayalim vardı ve bir gün bir ressam beni İsa’nın yüzü için modellik yapmak üzer davet etmişti…”Yani hayat, bazen böyle bir şeydir. Ne yaparsak yapalım, aslında hepimiz Leonarda da Vinci’nin “iyi ve kötü”yü resmettiği tablosunun birer potansiyel modeliyiz. Bizi bu tip “model” olmaktan kurtaracak tek şey, herkesin aslında bu potansiyele sahip olduğunu bilmek ve hiç unutmamaktır.
Yusuf Okçi

0 yorum: