BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

10 Şubat 2010 Çarşamba

Gizli Yara

yeni ölmüş bir esmerliğin kan çalılarını örtmesi
ıssızlığın sır gibi konması ufka / kar kusan saatlerde
hepsi gazel yarası / kapanıp açılan
gece kuşlarının kanatlarından elektrik üfler uykuma ihanetler
ilk aydınlık soluğumda buğu usulca
ıslak kâğıdın buruşurken çıkardığı sessizlik
dudaklarımda jilet kesikleri
gözlerimi yakıyor martısız deniz
sıyırır mermi gibi zamanın yelesini / ateş dalgalarımın
yalnızlığa koşan gemisi
güneşli kent eğilmiş yenik coğrafyasına ezgi dağıtıyor
sonsuzlukta bozuk genlerin çığlığı
gergin kasıklar kadar çıplak gece
toprak çürür denizde
günlerin bataklık çukurları kireç bulaşığı
sığ bir ateş sessizliğinde dudaksıllaşan gözler
ayak izlerine ışık düşer uğultu geçmişten
gece birikintisi yüzüm / terkedilen hüzünler
hayat ve ölüm pul pul olur burçlara dağılan aşklardan
çil dolar düşlerime
gizlice kanar sabah yelleri gibi uzayan saatler
sesimizi düşleyen özlem sellerine kaptırdığımız
şarap akar usulca esrik yalnızlığımıza
kanatlar dolusu gökyüzü getirdim sana ey anılar
eski bir evde oyuncaklarını kıran çocukluğum
salkım söğüt gibi eğilir acının rengi önünde

boyun eğmek yükseltir kinin şiddetini
sus
konuşma
hâlâ deniz
geceler boyu
kan onarır mı yarasını imgelerin ?
kuş çığlıklarına tüneyen uçurtma / bozuk fenerin ışıkları
sekerek giden yaşamın korkunç sessizliği nasıl çizilir?
dağlar gece fısıltısı
yıldızsız görüntüler yığını yirmi yıllık telaşın aynadaki izi
kaç çizgiyle kaç yaprak kaybolup çoğaldı yüzünde?
cinnet geçiren bir kızın ırmaklara boşanması diri diri
mendil boyu hüzünler ceplerimde kirlendi
sır kaldı ince damlalar uğultusuyla gözlerimin sarnıcında
son nefesimde tüm camları buğuyla sardım zaman nemlensin diye
bir bıçak darbesiyle dağılıyor sisi bakışlarının
eşsiz köpüren dalgayım / yanık kokusu ve tortuyum gümüş
damarlarında o kuytunun
vapur sesine kaçardım / gıcık tutardım boğazda / istanbul sırtları
kambur kalırdı


Kaan İNCE

0 yorum: