BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

26 Kasım 2009 Perşembe

Balad I

Vaha satıyor kavruk çaresizlere uyanık tacirler
çöllerini unutsunlar diye.
Ruh yamalarının bini bir para,
ne var ki nafile…
kör kuyuların ağzında hep o müstehzi gülümseme,
bütün yol haritalarında hep o eski çıkmaz,
ne yapmalı, nereye gitmeli, kime sormalı.
Biz ki şarkılar söyleyerek ateşler yakmamış mıydık
korkmayalım kendi karanlığımızdan diye
ve her defasında kendi ateşimizde kavrulmadan önce.
Şimdilerde eşelenmekteyiz küllerin arasında
yeniden doğmak için satırbaşlarında.
Söylenti yayılıyor doğuya doğru:
imgesiz bilim Alzheimer olmuş
kafasında kağıttan bir külah
çocukluğunu arar dururmuş.
Biz ki ürkünç mitolojiler düzmemiş miydik
mezar taşlarını unutalım diye
ve avutucu efsaneler yakarmamış mıydık tapınaklarda,
telaşımız tarifsizdi ve acımız derindi aslında.
Şimdilerde tanıklık etmekteyiz
bütün ihanet meşalelerinin sanıklığına.
Anlamlar bir yük gemisinin ambarında sürgüne gönderile.
Vaha satıyor kavruk çaresizlere uyanık tacirler
çöllerini unutsunlar diye.
Havada bir toplu intihar kokusu,
yaralı hayvan soluması neşter yememiş dehlizlerde,
düşmanın adı belli, eşgali belirsiz
kaçmaya da gelmez saldırmaya da.
Biz ki kandırmış ve kandırılmamış mıydık
ince bir mide bulantısı pusuda beklerken.
Diyelim ki dünyanın bütün borsaları batırıldı
bütün simsarları kurşuna dizildi
ve hamiline çekleri yasaklandı tutunamayanlarca,
yani Oğuz boylarının disconnectus erectus’larınca
peki ya sonra?
UBOR-METENGA ne olacak mesela.
Eski bir broker’la eski bir Etiyopyalı işsizin
kim durduracak iç kanamasını.
Kim dindirecek eski bir komünistle eski bir demokratın
ığıl ığıl sızısını.
Bu nedenledir ki ferman çıkarıldı cebraillerin üflediği vahiylere
günü geldiğinde çekiçli filozoflarca: siyaset ola.
İlmik ilmik ördüysek yazıtlarımızın kılavuzluğunu ve kutsallığını
yeniden sökmek içindir.
Barbut sevmeyen bir kozmos ustasının kaosta kayboluşu mu
zaferimiz ve trajedimiz yoksa.
Şimdilerde oyalanıyoruz modern postlarımızla
ve vaha satıyor kavruk çaresizlere uyanık tacirler
çöllerini unutsunlar diye.
Diyelim ki dünyanın bütün namlularına karanfil
takıldı komandolarca
ve bütün gayri safi milli hasılalar toplandı çöpçülerce
peki ya sonra?
peki ya benim kahrım, ya senin ağrın.
Kim yazacak tabula rasalarımızı
ne yapmalı, nereye gitmeli, kime sormalı.
Telaşımız hep tarifsizdi ve acımız derindi aslında.
Biz ki bir çakıl taşı misali özgür olmanın imkansızlığında varız,
ne tenden geçeriz ne tinden
ve hep vurgun yeriz derinlerden.




Çağlar Tanyeri

0 yorum: