BLOGGER TEMPLATES AND TWITTER BACKGROUNDS »

26 Kasım 2009 Perşembe

Enis Batur ile Gece Söyleşileri

Şiir sıfır noktasında başlar, demiştiniz, "sıfır
seslenmeleri"nde biter, yanıtsız olduğunu baştan
bildiğiniz bir sorunun yörüngesinde, “toz” ile “zerre”
arasındaki Zaman diliminde.
Karamsarlığın rengi var mı, diye sormuştum, bu sorunun,
beni bu girdâbın içine çekeceğini, bile isteye.
“Eccentric Path”’ı tutan en
karamsar Şairin, Aydınlık Tanrısı ile söyleşme
yollarını aradığında –Ne zamandı o-, biz kendi
“Dürftiger Zeit”’ımızdan “bir firar hazırlığı içinde”
iken, “Karanlık Tanrısı”nın sesine, sesi olmazsa bile
bir ünlemine kulak kabartmıştık.
Ağzınızdan kimsenin şifresini çözemediği bir “avuç
kelime” çıkmıştı, gecenin en karanlık anında, yola
düştük, çoğumuz yolun ortasından geri dönmek zorunda
kaldı: Öyle bir fırtına, toz, duman, her yeri sarmıştı
ki, şimdi dönüp baktığımda kimseyi yadırgayacak
değilim, oysa siz “Beni yadırga”yın demiştiniz: Şimdi
soruyorum: Geldik mi ki? Yola devam edenlerimiz, her
biri, sadece "bir parça" akıllarında tutabildi. Sonra,
asıl şifreyi hatırlamaya çalışırken, her hatırlamanın
ne kadar başarısız olduğunu anladık: “Tam kavuşacağım
an sıvışıp gidiyor elimden, dibe iniyor, en dibe, ait
olduğu yeri buluyor” diyenin siz olduğunuzu, besbelli,
yine unuttuk .
Gene de, avuçlarımız boş döndük, denemez: Şimdi kim
saracak yanıklarımızı?—Ama nedir ki bu yanıklar,
“omurgasına doğru” çözülmeye koyulan “tekne”nin
karşısında? Tek bildiğimiz bu şimdi: Hava ile suyun,
düşünü eşelediği terk edilen teknenin içinde kalmış
olsaydık, o “hamle” ile “direnç”; o “rastlantı” ile
“güç” arasındaki bir anda, “rosebud”ınız gözümüze
ilişebilirdi. Orada, en azından, izleyen, gördü,
hatırladı “rosebud”’ı; buradaysa kıyıda kimse
kalmamıştı: “Adanın içlerine doğru” gitmişti herkes.
Sizinle gelen bir avuç karanlık yolcusu, tuzun sinsice
işlemeye devam ettiği uğultulu teknenin her köşesinde
rüzgârın sesini duyuyorlar şimdi. Yolculuk bunu onlara
öğretmişti: Frenhofer’in gözlerinden yansıyan
Başyapıtın alevlerine tanıklık etmekle bulunabilirdi
belki rosebud’ınızın anlamı.

Teknenin çözülüşü, hatırlamanın tersine çalışır ama.
Döndüğünüz bunca yolculuğun katmanları, artık,
sanrısal dalgalar yayar çevreye, ölüm bu dalgalar
arasında sürekli bir şimdiki zamana dönüşür:
Yabancılaştığımız doğayla tekrar barışmanın yolu,
yalnızca onun göçme sürecini paylaşarak mümkün artık,
ola ki, şiir ile tekne arasında bütün benzetmeler,
metaforlar, böylece, ortadan kalkar. Bunu kavramak
için başka bir dile, başka bir inanışa gereksinim
vardır. Teknenin omurgasının çözülüş süreci içinden
Gelecek kavramı bu noktada ortaya çıkabilir
mi?--Sizden öğrenenlerimiz hatırlar çünkü: Bir tek
karamsar şairin “pençeler”i Umudun etine sıkısıkıya
sokulmuştur.




Hamid Farazande

0 yorum: